22 Ağustos 2024 Perşembe, saat 12:00
Giriş
Kıbrıs Yeşiller Partisi, işgal altındaki topraklarda Kıbrıslı Rumlara ait mülklerin gasp edilmesi meselesinin Kıbrıs sorununun ana unsurlarından biri olduğunu belirtir. Ancak konunun Kıbrıs sorununun çözümüne bırakılamayacağına inanmaktadır. Bunun nedeni basittir. Son yıllarda, Kıbrıslı Rum mültecilerin mülklerinin Kıbrıslı Türkler tarafından kullanılması değil, özellikle yabancılara dağıtılan tarım ve diğer arazilerin daha fazla yağmalanması çözüm yollarını ortadan kaldıracak şekilde devam ediyor. Sayısı artmaya devam eden yerleşimciler ve kırk bin işgalci askerin içinde Kıbrıslı Türklerin bir azınlık olduğu yadsınamaz. Yerleşimcilerin ve işgal askerlerinin devam eden varlığı Kıbrıslı Türklerin yaşamlarını daha da sorunlu hale getirmektedir. Demografik değişiklik bir savaş suçudur (bkz. 1949 Cenevre Sözleşmesi) ve ne zaman bir referanduma gidilse, sonucu büyük ölçüde belirleyen yerleşimcilerin oy kullandığı 2004 deneyiminin tekrarlanması ihtimal dışı değildir.
Büyük ziyafet devam ediyor
İşgal altındaki Kıbrıs Rum mallarının gasp edilmesiyle birlikte yaşanan gelişmeler, sahadaki durumu olumsuz ve geri dönülemez bir şekilde belirleyecek boyutlara ulaşmıştır. Bu gelişmeleri şekillendiren başlıca faktörler şunlardır:
- 1995’te sahte devlet tarafından (sözde ‘ilerici’ bir inisiyatifle) çalınan malların ‘kullanıcılarına’ tapu verilmesi kararı
- Meşruiyeti tartışmalı olan ancak ne yazık ki sorgulanmayan ‘Taşınmaz Mal Komisyonu’nun daha sonraki işleyişi
- Mülk satışının yerleşimciler dışında Ruslara, İsraillilere, İranlılara ve Avrupalılara da genişletilmesiyle çalıntı mal satışının yayılması
Yukarıdakiler aracılığıyla, yasal mal sahiplerini mülklerinden uzaklaştırma girişimi, ya başvuruların büyük çoğunluğunda, pratikte şantaj, tazminat/geri ödeme ve hatta başvuranların mülklerinin gerçek değerine kıyasla önemsiz bir miktarla yanıt veren “Komisyon” aracılığıyla yöntemselleşti.
Kıbrıs Cumhuriyeti, garip bir şekilde, olayların bu feci gidişatını durdurmak için hiçbir şey yapmadığı gibi, meşru mal sahiplerini, sunulan son ‘seçeneğe’, yani ‘Komisyon’un seçeneğine kaymamaları için mali tedbirlerle korumak üzere herhangi bir adım da atmadı.
Sadece bu da değil! Hükümet, 2006 yılından bu yana Kıbrıs mevzuatının öngördüğü, gasp edilmiş mülkleri satanlara yedi yıla, satış için reklam verenlere ise beş yıla kadar hapis cezası gibi konuları bile uygulamadı. Mevzuatta yapılan belirli bir değişikliğin [Ceza Kanunu (Böl. 254), Kanun 130(I)/2006, Madde 303A] ceza gerektiren bir suç olarak nitelendirilmesine katılan kişilerin sorumluluklarına ilişkin yeterli ve ayrıntılı bilgilerin bulunması önemlidir. Bu bilgiler Dışişleri Bakanlığı internet sitesinde yer almaktadır.
Her halükarda, mevcut Hükümetin, genel ilerlemelerine göre yeterlilikleri değerlendirilecek olan bazı prosedürleri harekete geçirdiğini belirtmekten memnuniyet duyuyoruz.
İşgal rejimi ve Türkiye ile bağlantısı olmayan Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs Hükümeti’nin icraatlarını olumlu karşılamakta ve daha fazla tedbir alınmasını talep etmektedirler.
İşgal altındaki bölgelere yapılan ziyaretler için turizm kuruluşlarına verilen sübvansiyonun kaldırılması
Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümetinin bunca yıldır işgal altındaki topraklarda, büyük çoğunluğu yerleşimcilere ya da sözde hükümetin temsilcilerine ait olan turistik işletmeleri neden dolaylı olarak sübvanse ettiği merak konusudur.
Kıbrıs Yeşiller Partisi, Hükümetin, turistleri işgal altındaki topraklarda günübirlik gezilere – ve alışverişe – teşvik eden TUI gibi turizm kuruluşlarına devlet sübvansiyonlarını nihayet durdurma yönündeki son kararını desteklemektedir. Bu karar diğer vakalara da uygulanmalıdır.
İşgal bölgesindeki siyasi elitin bu konudaki tepkileri de beklenmekteydi ve bu tepkiler Kıbrıs Hükümetinin kararlarını hiçbir şekilde etkilememelidir. Bu kararlar sadece hukuki değil aynı zamanda ahlaki açıdan da gereklidir. Bu kararlar Kıbrıslı Türkleri değil, işgal rejimi ve onu destekleyen siyasi eliti etkilemektedir.
Yeşiller Partisi bugüne kadar ne yaptı?
Yıllardan beri Ulusal Konsey’de mültecilerin (başka seçeneği olmayanların) işgal rejiminin Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvurmak zorunda kalmamaları için desteklenmelerine yönelik tavsiyeler içeren bir dizi müdahalemiz oldu. Özellikle de Akan Kürşat’ın İtalyan makamları tarafından tutuklanmasıyla başlayan bu süreçte, işgal altındaki topraklarda bulunan Kıbrıslı Rum mallarının gasp edilmesine karşı önlem alınması ihtiyacı Yeşiller’in politikasında merkezi bir konu olarak daha da öne çıkmıştır. Konu, Parti Başkanı’nın bir mektubuyla Cumhurbaşkanı’na iki kez iletilmiş ve Dışişleri Bakanı’nın da katılımıyla Parti’den bir heyet ile Cumhurbaşkanı arasında özel bir toplantı gerçekleştirilmiş ve Cumhurbaşkanı konu hakkında önlem alma sözü vermiştir. Bunu Dışişleri Bakanı ve Müzakereci ile yapılan bir toplantı takip etmiştir. Konu ayrıca Kıbrıslı siyasi partilerin toplantılarında (Slovak Büyükelçiliği’nin başkanlığında) ve TV/radyo yayınlarında da gündeme getirilmiştir. Ayrıca konunun çeşitli yönlerinin ayrıntılı olarak sunulduğu özel bir basın toplantısı da düzenlenmiştir.
Bugün ne talep ediyoruz
- Hükümet, Kıbrıslı Rum mallarının gasp edilmesine karşı politikanın uygulanmasına devam etmelidir. Mal sahiplerinin mülklerinin gasp edildiği vakaları bildirmesi teşvik edilmelidir, ancak mevcut tüm kaynaklar aracılığıyla kanıt aramak Devletin sorumluluğundadır. Üç gaspçının vakasının yanı sıra (üçü de vatandaşların şikayetleri üzerine) çok sayıda başka vaka da bulunmaktadır.
- Hükümetin, cezai bir suç olarak tanımlanan böyle bir suça müsamaha gösterilerek güven tesis edilemeyeceğine dair açık beyanı gerekmektedir [130(I)/2006].
- Kıbrıs Cumhuriyeti diplomatik misyonlarının, vatandaşlarını işgal altındaki mülkleri satın almaktan caydırmak amacıyla konunun hukuki ve ahlaki boyutunu kendi ülkelerine tanıtmaları için harekete geçirilmesi gerekmektedir.