İşgal altındaki topraklarda Kıbrıslı Rumlara ait mülklerin gasp edilmesi konusu, beklenmedik bir şekilde, geçen hafta New York’ta Kıbrıs hakkında düzenlenen gayriresmî akşam yemeğinde gündeme geldi.

Kıbrıs Yeşiller Partisi, işgal bölgesi liderinin Kıbrıs yargısı önünde yargılanmakta olan az sayıdaki gaspçıya karşı yasal işlemlerin durdurulması ya da askıya alınması için baskı yapacağını tahmin etmekteydi.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin on sekiz yıl boyunca ilgili mevzuatı [130(I)/2006 sayılı Kanun] uygulamayarak haksız bir şekilde hareketsiz kalmasının ardından harekete geçmesinin, işgal rejiminin cesaretini kırmış olması şaşırtıcı değildir.

Cumhurbaşkanı çok doğru ve net bir şekilde, bağımsız Kıbrıs adalet sistemine müdahale etme imkânının bulunmadığını belirtmiştir. Ancak bununla birlikte, aslında vermesi gereken en doğru cevabın açıkça olumsuz olması gerektiğine inanıyoruz. Konuyla ilgili yapılan Ledra Palas toplantısı sonrası yayımlanan ortak açıklamaya dayanarak, Kıbrıslı Rum mallarının gaspı Kıbrıs çözümünün özünü etkilemekte ve etnik kökeni ne olursa olsun Kıbrıslılara fayda sağlamamaktadır.

Kıbrıs Yeşiller Partisi, ülkemizin kurtuluşu için bu konunun önemini vurgulamak üzere yoğun çaba sarf etmektedir. Birçok inisiyatifimizin yanı sıra, 1 Mart 2024 tarihinde, gasp olayına karışan Kıbrıslı Türk avukat Akan Kürşat ile ilgili bir açıklama yayımladık.

Daha yakın bir tarihte, 22 Ağustos 2024’te, bir basın toplantısı düzenleyerek bu yasadışı faaliyetlere sistematik olarak dâhil olan çok sayıda şirket ve şahsın isimlerini ve diğer ayrıntılarını kamuoyuyla paylaşarak gaspçılara karşı mücadeleyi yoğunlaştırdık.

Bu konunun Ulusal Konsey’de görüşülmesini talep ettiğimizi ancak Cumhurbaşkanı Hristodulidis’in Kıbrıs Yeşiller Partisi liderliğiyle özel bir toplantı yapmayı tercih ettiğini belirtmemiz gerekir. Aynı şey kısa bir süre sonra Dışişleri Bakanı Sayın Kombos ile de gerçekleşti.

Kıbrıs Yeşiller Partisi, Ledra Palas’ta gerçekleşen Kıbrıslı partiler toplantılarında, spesifik önerilerle konuyla ve tüm Kıbrıslılar için feci sonuçlarıyla mücadele etmek adına daha fazla inisiyatif almıştır.

New York’taki gayriresmî akşam yemeği sırasında Cumhurbaşkanı’nın 25 Eylül 2024 tarihinde Ledra Palas’ta gerçekleşen Kıbrıslı siyasi partiler toplantısının ortak bildirisine konuyla ilgili bir atıfta bulunması dikkat çekicidir.

Bu arada, gaspçıların işgal altındaki topraklardaki ittifakı, devam eden suçun ürünlerinin satışındaki azalmayı protesto etmek için harekete geçmektedir. Bu çokuluslu oburlukta “inşaat firmaları”, emlakçılar, avukatlar, satıcılar, “kullanıcılar” ve işgal altındaki topraklardan, Türkiye’den ve diğer ülkelerden (İsrail, İran, Rusya ve bazı Avrupa ülkeleri) siyasi ve ekonomik aktörler gibi pek çok suç ortağı bulunuyor.

Suçlu inşaat şirketlerinden biri (sanık Şimon Aykut’a ait), muhtemelen işgal altındaki Suriye’nin Golan Tepeleri’ndeki ilk yerleşimci yerleşimlerinden birinin anısına ve onunla doğrudan sembolize edilen Afik adını taşıyor. Belki de bu durum, ülkesinin bölgemizde yürüttüğü iki savaşın ortasında, Aykut’u desteklemek üzere Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na müdahale etmek için, görünüşe göre başarısız bir şekilde, zaman bulan İsrail Cumhurbaşkanı’nın yoğun ilgisini açıklamaktadır. Gasp ittifakının, gaspı sözde bir insan hakkı olarak tanıtarak harekete geçmesi dikkat çekicidir.

Kıbrıs hukukunun hükümlerinin ötesinde, kolonizasyon ve demografik değişim, Cenevre Sözleşmesi’ne (1949) göre bir savaş suçu teşkil etmektedir ve bu nedenle sonuna kadar ele alınmalıdır. Bazılarının yeniden savunmaya başlayacağı olumlu ortam, bu tür suçların yasallaştırılmasına dayandırılamaz.

Bu zorlu yolculukta vatandaşların, özellikle de mültecilerin ve onların örgütlerinin rolü belirleyici olacaktır!

24 Ekim 2024